29 Temmuz 2017 Cumartesi

KÖR - KİTAP YORUMU


ARKA KAPAK


DÜNYAN KARARDIĞINDA NE GÖRÜRSÜN? 
 
Emma Sasha Silver korkunç bir kazada görme yetisini kaybedince, yolda karşıdan karşıya geçmekten kız kardeşlerini tanımaya kadar renkleri gözünde canlandırarak her şeyi en başından öğrenmek zorunda kalır. Yedi kardeşten biri olan Emma, görünmez çocuk olmaya alışmışken herkesin bakışlarını üzerinde hissetmeye başlar. Liseye devam edip hem eski arkadaşlarıyla arasını düzeltmeye hem de önceki hayatına dönmeye çalışırken, intihar eden bir sınıf arkadaşının cesedi bulunur. On beş yaşında ve artık kör bir kız olan Emma, hayatın yaşamaya değip değmediğini anlamak için arkadaşının başına gelenleri çözmek zorundadır. 
 
Kör, bir genç kızın dünyada kendine yer edinme çabasını anlatan güçlü ve dokunaklı bir roman. 
 
 “İnsanın içine işleyen bir roman.” 
Publishers Weekly 
 
“İncelikle yazılmış, unutulmaz ve ufuk açıcı bir hikâye.” 
Booklist
 
 “Kör, okurun kendini kahramanın yerine koyarak hem onun acılarını görmesini hem de başkalarının acısına daha az kör bakmasını sağlıyor… DeWoskin, duygusal derinliği ve kendini başkasının yerine koymanın dayanılmaz ağırlığını anlattığı bu romanla rakipsiz bir yazar olduğunu ortaya koymuş.” 
SF Weekly 
 
Alaska’nın Peşinde romanının izinde… Körlüğün ve arkadaşlığın kaygan zeminine içten ve duyusal bir yolculuk.” 
Kirkus Reviews 
 
“Üzerinde çok çalışılmış, mutlaka okunması gereken bir hikâye. Emma gerçeklerden korkmadan ve incelikle engelinin üstesinden gelen bir kahraman.” 
School Library Journal 
 
“Canlı anlatımı ve renk tasvirleriyle okurun, körlerin neyi nasıl gördüklerini anlamasını sağlıyor… DeWoskin hikâyesini umut, mizah ve gerçekten aldığı güçle dile getiriyor.” 
Library Media Connection 
 
“Yürek burkan bir öykü.” 
TeenReadscom 
 
Kör, kimsenin dilinden düşüremediği bir roman olacak.” 
Bustlecom 





KİTAP YORUMU

 "Belki de insan olmanın en büyük amacı, başka birinin yerinde olmanın nasıl bir duygu olabileceğini gerçekten hayal etmeye çalışmaktı."



Kör, bir kaza sonucu görme yetisini kaybeden Emma'nın hikâyesi. Karakterimizin görmeme sürecine alışırken bir yandan da hayatta kendine bir yer edinme, anlamlandırıp bu sürecin getirilerini en sağlıklı bir şekilde atlatmaya çalışma serüvenini okuyoruz.

Eh okurken de duygusal olarak parçalanıyoruz hâliyle. Çünkü Emma'nın bu sürece alışma hikâyesi olabildiğine ağır anlatılmış kitapta. Karakterin ne hissettiğini, çaresizliğini en saf haliyle hissediyoruz okurken.

Kör'ü alma sebebim konusunu okuyunca deli gibi ağlama uyandırdığı içindi.Yani başlarken ben bu kitapta kesin ağlayacağım düşüncesi ile sayfaları açtım. Dramın fazlaca olduğu, konusunun okuyucu fazlaca sarsacak kitaplardan sandım.

Ancak her ne kadar okurken içim parçalansa da Kör'ü salt bir dram kitabı olarak adlandırmak doğru değil. Karakterin hisleri okuyucu tarafından hissediliyor ancak kurgunun gidişatı buna izin vermiyor.

Emma'nın gücünden, zekasından, sabrından etkileniyorsunuz. Çünkü o alışma süreci bir nevi Emma'nın hayatı kabullenme, sorgulama gibi temel soruların cevabını bulduruyor.

Kitapta bir sonraki hayal kırıklığına uğradığım nokta ise arkadaşının ölümünün daha etkileyici bir şekilde sonuca bağlanmaması. Oldu bittiye getirilmiş gibi hissettim sonunda.

Sonuç olarak Kör, beğenip beğenmeme konusunda zerre emin olmadığım bir kitap oldu. Verilen mesaj olarak anlamlı bulmakla birlikte kurgusunun tamamen tek düze olduğunu düşünüyorum.

Hafif, sizi içten içe sarsacak ama keyif vermeyi, sonunda yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmeyecek bir kitap arıyorsanız Kör sizlere önerilerim arasında.




"Bazen gözlerimi açabilmeyi çok istiyorum.Sadece...tek bir kereliğine bile olsa...Böylece...her şeye son bir kez bakabilirdim."

26 Temmuz 2017 Çarşamba

KEHRİBARDAKİ YUSUFÇUK - KİTAP YORUMU (OUTLANDER #2)



ARKA KAPAK

Claire Randall yirmi yıl boyunca sırlarını saklamayı başardıktan sonra bir gün artık bir yetişkin olan kızıyla İskoçya'nın sisler altındaki görkemli tepelerine döner. Claire burada bu olayları başlatan esrarengiz durum kadar çarpıcı olan gerçekleri açıklamayı planlamaktadır, tarihi dikili taşlar çemberinin gizemi, zamanın sınırlarını aşan bir aşk ve James Fraser, zamanında sınırlarını aşan bir aşk ve karakteriyle, Genç Claire'in, yaşadığı güvenli yüzyılı bırakıp kendi tehlikeli dönemine çekilmesine sebep olan İskoç savaşçısı.


Claire, güzel kızı Brianna'ya, Charles Stuart'ın entrikalarla dolu Paris devletlerinde, ölüme mahkum Luzey iskoçya'nın ayaklanmasına engel olma mücadelesinde ve hem sevdiği çocuğu hem de sevdiği adamı kurtarmak için verdiği tehlikeli savaş sırasında kendini keşfetmeye devam ettiği büyüleyici macerayı anlatırken, onun geçmişten kalan bu mirasa sahip çıkıp çıkmayacağını anlamaya çalışır.




YORUM 


"Seni düşündüğüm zaman ilk akla gelen kelime "zarif" değil."

Ama seninle ruhumla konuşuyor gibi konuşuyorum , dedi ve yüzümü kendisine doğru çevirdi.

"Ve Sessenach," diye fısıldadı , " senin yüzün benim kalbim."

Kehribardaki Yusufçuk'u okuyalı tam tamına 4 ay olmuş. Yolcu'yu elime alıp karıştırmak için baktığımda farkettim bu kadar zaman geçtiğini.

İlk bitirdiğimde sınavlarımla cebelleşiyordum ve kafam rahat bir şekilde yorumunu girmek için rafa kaldırmıştım.Sonra sınavlar bitip , özgür kaldığımda kitabı korkumdan elime bile alamadığımı farkettim. Eh sonucunda da asıl yorum yazamama nedenimi çözmüş oldum.
Kitabı bildiğiniz yedirememiştim.
İçinde olan bir çok olayı kabullenememiş, hazmedememiştim.

Kehribardaki Yusufçuk , farklı bir zaman , farklı bir karakterin gözüyle başlıyor ilk bölümünde . Beklediğimiz bir başlangıç olmadığı içinde küçük bir şok ve hüzün dalgasıyla adım atıyoruz hikayeye. Kitabımızın devamında ise o küçük şok birleşip koskoca büyük bir şok halini alıyor ve hüzün kitap boyunca yakamıza yapışıp peşimizi bir türlü bırakmıyor.

Kitaba ilk başlama zamanımı hatırlayınca ilk bölümün şokunun arkasında beliren merak hissiyle kitaba sımsıkı tutulduğumu ve sayfaları hızlıca çevirdiğimi söylemek isterim.Yazar yapmak istediği vurucu girişi akıllıca bir olay örgüsüyle öyle güzel birleştirmiş ki o şaşırtan ilk bölüm benim için efsaneydi.

Kitabın devamında ana karakterlerimiz olan Jamie ve Claire'ın hikayesine dönüş yapınca ilk kitap olan Yabancı'nın sonundan kaldığı yerden devam ettiğini görüyoruz. Ve bu olay beni çok memnun etti. Bir kaç ay , yıl gibi zaman atlaması olsaydı zerre kabul edemezdim kitabı. Jamie'nin o elim olaydan sonra kendi ile iç hesaplaşmaları,Claire'ın hamileliğe ve Jamie'nin destek oluşlarını kaçırmak istemezdim ve kaçırmadım da.
Onlarla birlikte tamir olunmayı, geçmişe bakmamaya çabalamayı öğrendim.Gelecekte olacak olaylar için kendilerince çırpınıslarını hissettim.

Her zaman söylediğim gibi benim hissettiğim içine girebildiğim her kitap benim için olmuştur,sevilmiştir.
Kehribardaki Yusufçuk da ilk iki bölümü okuduktan sonra hayran kalmıştım , sevmeyi bile aşmıştım anlayacağınız.
Yazar okuyucuya hissettirebilme konusunda o kadar başarılı ki okuyan her okuyucunun kendini kitabın içinde hissettiğine adım gibi eminim.

Kitabı okuyan arkadaşlarımdan şikayet olarak duyduğum Jamie ve Claire sahnelerinin azlığı beni rahatsız etmedi kitapta.Bunu yadırgamadım çünkü sonucun nerelere bağlanacağını ilk bölümü okuduğumda az çok anladım.Dönemin siyasi adamları, Jamie'nin bu siyasetin bir parçası olması o büyük sonda ki kaçınılmaz olay, ilk kitapta bizlere hissettirmişti kendini.

Hikayemiz yavaş yavaş ilerlerken, verilen tarihi bilgiler ışığında kurgunun gidişatının nerede o şok eden sonuca varacağını tahmin edemeden okumak acayip zevkliydi. Sonucunu görüyorsunuz okurken net bir şekilde ancak iş olayı çözümlemeye geldiğinde bir hiç ile eliniz boş dönüyorsunuz.

Bu yüzdendir ki Kehribardaki Yusufçuk benim için çözülmesi zor bir bulmaca gibiydi. Elinizde cevaplar yok ancak bulmacanın sonunda çıkan şifre alenen verilmiş. Bundan yola çıkarak cevapları bulmaya çalışıyorsunuz ancak elinizde bir kaç harften başka hiçbir şey yok.
Çabalıyorsunuz, irdeliyorsunuz,çözemiyorsunuz.

Ben serinin ilk kitabında Jamie'nin , en büyük fedakarlıklardan birini yapıp,aşkını kendinden önce savunduğunu düşünüyordum.Bütün yük Jamie deydi bana göre.

Ancak Kehribardaki Yusufçuk da en büyük bedelleri Claire'ın ödediğini düşünüyorum.Eh bu kitapta olan olayları okuyunca da aslında ilk kitaptan bu yana asıl fedakar olanın Claire olduğu kanısına vardım.

Tamam Jamie'nin yaşadığı olay kabul edilemez , hiçbir şekilde en hafifini yaşadığını düşünmüyorum.O sahneleri okurken canımdan can gitti ancak benim için Claire bu serinin güçlü , fedakar , saygı duyulası karakteri bence. Bir karakter kapıştırması yaparsak , Claire benim her zaman en sevdiğim karakter olacak.
Hiç kimse bu kadar yaşanan olayı,kötülüğü macerayı kaldıramaz.Claire daima Jamie'nin aşkıyla dim dik ayakta durdu kitap boyunca.

Bu saygı duyulası aşktan bahsetmişken kitap boyunca onca engelle karşılaşmışken karakterlerin birbirlerine olan o derin sevgisinden derin bir şekilde etkilendiğimi söylemeliyim. Tek bir an bile birbirlerine olan aşklarından vazgeçmediler.Aptalca kıskaçlıklar, uzun süren saçma ayrılıklar zerre okumadım.
Ufacık bir tartışmada ya da büyük bir tartışmada bile birbirlerinden kopma noktasına gelmediler.Aksine aralarındaki bağ daha da sağlamlaştı.

Kehribardaki Yusufçuk'un olay örgüsü , kurgu ortamı sık sık değişti kitap boyunca.Karakterlerimiz sürekli hareket halindeydi. İlk kitaptaki durgunluk , bu hareket haliyle sonlandırılmıştı.Bu yüzdendir ki okurken hiç sıkılmadım. Normalde bunalacağım tarihi olaylar bile zevkle okutturdu kendini.


Başta da söylemiştim, kitap boyunca hüznün bir an bile yakamızı bırakmadığını. Özellikle nalet olasıca Randall pisliği ile ilgili öyle bir sahne okudum ki sinirimden oturup saatlerce ağladım.Jamie'yi göğsüme yatırıp sarılmak istedim.
Hiç kimse bu kadar kalbinin kırılmasını haketmez .

Yazarın bu sahneyi hangi kafayla yazdığını bilmiyorum ama düşüncelerinin hastalıklı olduğuna  eminim.Okurken benim ciğerim dağlandı ey yazar! Sen bunu yazarken ne yaşadın ,psikopat kadın .

Eh bu kadar uzun yorumdan anlayacağınız üzere Kehribardaki Yusufçuk'u deli gibi sevdim. Kalbimi kanattı, dağladı ama bir mazoşist gibi elime alıp defalarca okudum beğendiğim sahneleri.
Son olarak açık bırakılan sonu da  hazmedemiyorum, kabul etmiyorum. Bu yüzden de serinin 3.kitabı Yolcu'yu hem merak ediyorum hem de deli gibi korkuyorum.
O adam korkutan fiziki boyutunu yanında tahmin yürüteceğim tek bir olay bile yok.Sanki ayağımın yere değmediği bir havuzda yüzmeye çalışmak gibi bir şey olacak Yolcu'yu okumak.

Kalbi dayanabilecek okurların okuması dileğiyle. Canı gönülden öneriyorum.


Sevgiler.


20 Temmuz 2017 Perşembe

PATRON - KİTAP YORUMU



ARKA KAPAK 

Kitapları, bugüne kadar bir milyondan fazla kopya satmış, elliden fazla çoksatan listesine girmiş ve on iki dile çevrilmiş olan Vi Keeland’dan yeni, seksi ve eğlenceli bir roman geliyor.
 
Chase Parker’la ilk tanıştığımda verdiğim ilk izlenim pek hoş sayılmazdı. Beraber yemeğe çıktığım adamdan beni kurtarması için restoranın tuvalet sırasında telefonla arkadaşımı arıyordum. Telefonda dediklerimi duyduğunda benim adi biri olduğumu söyleyip istememiş olmama rağmen tavsiyede bulunmuştu. Ona çenesini kapamasını söyledikten sonra beraber çıktığım adamın yanına geri dönmüştüm, o da beraber olduğu kadının yanına. Yanımızdan geçerken bana o muhteşem gülümsemelerinden biriyle baktı. Gece boyunca onun oturduğu tarafa kaçamak bakışlar atmaktan kendimi alamadım. Birkaç kez göz göze geldikten sonra beraber olduğu kadınla birlikte masamıza geldi ve eskiden beri tanışıyormuşuz gibi bir hikâye uydurup beni içinde bulunduğum durumdan kurtardı. O yemekten sonra Chase’i çok düşündüm. Bir ay sonra yeni işime başladığımda kendisinin patronum olacağını bilmiyordum tabii…
 
 “Gülümsemekten yanaklarım ağrıyor. Okurken resmen içim bir hoş oldu. Bu kitap kalbimi eritti.” –Cheri, Kindle Crack Book Reviews
 
“Eğer bu yıl sadece bir kitap okuyacaksanız, o kitap Patron olsun.” –Diane, Winchester Book Reviews
 
“Bu kitaba âşık oldum. Yalayıp yuttum. Elimden bırakamadım. Seksi ve bağımlılık yapan bir romandan bekleyebileceğiniz her şeyin mükemmel bir karışımıydı! Yüzünüzü kızartacak, bazen kalbinizi kıracak fakat sonra kalbinizi pır pır ettirecek ve ardından kahkaha attıracak… Kesinlikle tavsiye ediyorum. Bu yılın en sevdiğim romanı!” –Aestar Book Blog




YORUM

"Öyle aşikar bir şeydi ki, göz önünde olmak ile gözden kaçırmanın yazımının bu kadar yakın olmasının bir sebebi olduğunu fark ettim.

Daha önce görmediğim için kesinlikle gözden kaçırmıştım.

Çünkü Chase'e âşık olduğum tamamen gözlerimin önündeydi.


Chase Parker ile tanışın!

Kendisi görüp görebileceğiniz en zeki kitap karakteri olmakla birlikte, okuyucuyu sürekli kahkahalara boğan yalancı anılara, insanın içini ısıtacak, birazcık da hüzünlendirecek tatlı bir hikâyeye sahip.

Patron'u ilk çevrileceği zaman Goodreads'te görmüş, deli gibi merak etmiş ve tabi ki heyecanla beklemiştim. Ve kesinlikle bu beklemeye, öldürücü merakla değdi.

Kitabın sayfalarını açtığınız andan itibaren kahkaha tufanına kapılıp ana karakterlerin arasında oluşan o küçük kıvılcımlara hayran kalıyorsunuz.

Ben özellikle komedi ve romantizmin birleştiği kitaplara bayılıyorum. Ve Patron, bu iki türü yer yer dram ile birlikte öyle güzel harmanlanmış ki kitabı bitirip kapağını kapattığımda söylediğim ilk söz "Bayıldım bee!" oldu. 
Özellikle bu türün aşinasıysanız, karakterlerin arasında gelişen ilişkinin birden başlayıp harlandığını bilirsiniz.

Ancak Patron, ana karakterler arasındaki ilişkiyi yavaş yavaş, okuyucunun içine sindire sindire ilerletmiş ve ben bu olaya gerçekten bayıldım.

Kesinlikle GİRİŞ - GELİŞME - SEVİŞME klişesi yok bu kitapta.

İki ana karakter de zeki, kendine güvenen tipler olduğu için aralarındaki atışmaları gerilimle birlikte okumak okuyucuya büyük bir zevk veriyor.

Özellikle Chase, anlayacağınız üzere büyük bir hayranlığımı kazandı. Gerçekten okuduğum en zeki, aynı zamanda salak, hazır cevap ve kendine bu kadar güvenen bir karaktere sahip. Ve bunu kullanmayı gerçekten çok çok iyi başarıyor. 

Çok keyif verici, insanı kendine hayran bırakan, kahkahalara boğan bir hikâyeye sahipti Patron. Hiçbir abartı yoktu. Bütün olaylar, gelişen durumlar dozunda, sınırı aşıp okuyucuyu boğmayan bir kitaptı.

Yazarın diğer kitaplarını umarım çabuk okuruz, kalemini acayip sevdim. 


Bu türü sevenler , başlangıç yapmak isteyenler olursa kesinlikle sizlere Patron önerilerim arasında .
 

Hunharca Okuyan Kız Template by Ipietoon Cute Blog Design and Bukit Gambang